Tıp Dünyasına Dair Herşey...

Medikal Teknolojiler'e Hoşgeldiniz!

Yazılarımızı Okudunuz Mu?

Medikal Teknolojiler Blogu olarak Tıp dünyasını tanıtmaya devam ediyoruz!

This is default featured slide 3 title

Go to Blogger edit html and find these sentences.Now replace these sentences with your own descriptions.

This is default featured slide 4 title

Go to Blogger edit html and find these sentences.Now replace these sentences with your own descriptions.

This is default featured slide 5 title

Go to Blogger edit html and find these sentences.Now replace these sentences with your own descriptions.

Bu Gözlükler Çok Başka !

    Vücudunuzda en kıymetli gördüğünüz organ hangisi? Buyurun bir kaç saniye düşünün hadi. Buldunuz mu? O olduğundan emin misiniz bakın tekrar düşünün derim. Peki madem söyleyin o zaman o organ sizin konumunuzu anlamanızı sağlıyor mu? Annenizin veya babanızın yüzünün nasıl olduğunu, en sevdiğiniz yiyeceğin rengini veya güzel bir deniz manzarasının nasıl bir zevk verdiğini bilebilmenize yardımcı oluyor mu? Evet belki kalbiniz, karaciğeriniz veya beyniniz çalışmasa yaşayamazsınız. Ve gözlerinize yaşamak için ihtiyacınız yok. Ama ya kaliteli yaşam?
Tam da bu noktada size anlatmak istediğim 2 farklı gözlük var. Her ikisi de aynı mantıkla çalışıyor aslında ancak bir tanesi seri üretimde, diğeri ise daha üstün özelliklere sahip ama henüz prototip aşamasında.
    İlk olarak seri üretimdeki gözlükten bahsedelim. Bu gözlük duygusal bir hikaye sonrasında parlamış aslına bakarsanız. Hikaye de şu; görme yeteneği çoook zayıf olan hamile bir kadın, doğumdan hemen sonra bebeğini görmek istiyor. Bu en büyük hayali. O durumda olan her anne gibi elbette. Neyse bu gözlüğü üreten firma da bunu öğrenince gözlüklerden bir tanesini kadına ödünç veriyor. Doğum olayı gerçekleştikten sonra kadın bebeğini görüyor. Hatta hayatta gördüğü ilk bebek kendi bebeği olduğu için çok daha özel bir durum oluyor tahmin edeceğiniz gibi. Göz yaşları sel tabi herkes feryat figan ağlıyor. Doğum yapan kadının ablası var bir tane o da görme engelliymiş. Zamanında doğum yaptığında çocuklarını görememiş. O da bu gözlük sayesinde iki çocuğunu görüyor falan felan. Doğum yapan anneyi veya gözlüğü merak edenler için;

         ==>>(Doğum yapan kadın; Kethy Beitz)

 

         ==>>(Kethy Beitz ile bebeği)     


    Böyle duygu yüklü bir hikayesi var olmasına var da, eleştirmek gereken yerler de az buz değil hani. İlk takıldığımız yer ÖDÜNÇ verme olayı. Yuh be birader hani cimriliğin, kapitalizmin bu kadarı yani. Gözlüğün fiyatı 15 bin dolar ama bu olaydan sonra satışları patlıyor adamların. Reklamın kralını yapıyorlar. İnsan tepkiler üzerine bari hediye eder bi tane. Neyse orda bizden kafadan eksi notla başladılar zaten. Gelelim bu zamazingonun nasıl çalıştığına: Yüksek çözünürlüklü kamerası ve infra-red yansıtıcısı ile görüntüleri oldukça kaliteli bir şekilde; mesafesiyle, derinliğiyle falan algılıyor, Bu görüntüleri şeffaf ve yüksek kontrastlı gözlük camına (OLED ekran teknolojisi) yansıtarak görüntünün en keskin hatlarıyla görünmesini sağlıyorlar. Çalışma prensibi bu kadar. Gelelim fiyatına. Tamam elbette yepyeni bir ürün ve işin içinde az biraz ar-ge falan vardır çok düşük bir fiyat beklenmemeli ama 15 bin dolar nedir yahu? Google amca bile gözlüğüne makul bir fiyat çekmediği için eleştirilip durdu ki fiyatı 1500 dolar. Aynı klasmanda olmasalar bile fiyat olarak böyle bir uçurum akıl işi değil. Zaten şirkete de bu fiyat konusuyla ilgili epey eleştiri geliyormuş umarız kulak verirler.
    Diğer gözlükse Meksika'da yapılmış. Daha doğrusu halen geliştirilme aşamasında ancak özellikleri şu şekilde; az önce anlattığımız gözlüğün teknolojisinin üzerine jiroskop(denge sensörü), ultrason algılayıcılar, GPS (yer konumlama sistemi), kulaklık ve tek şarjla 30 saate kadar çalışabilen batarya. Dolayısıyla bu gözlüğün işlevleri de çok daha fazla. En büyük özelliği gözleri ileri düzey göremeyenlere görüş yeteneği sunduğu gibi, tamamen göremeyen kişiler için de oldukça kullanışlı olan sesli yönlendirme sistemi sunması. Yazıları, banknotları, biletleri ve yol işaretlerini algılayıp kullanıcıya sesle bildirebiliyor. GPS sayesinde yol tarifinde bulunuyor. Ayrıca özel geliştirilen bir sistem ile renkleri algılayarak kullanıcıya renk detaylarını anlatabiliyor. Halen yeni fikirlere gebe olan bu proje yakın gelecekte eminiz ki çok kez gündeme gelecektir.

Vücut Çatlaklarında En Etkili Tedavi; Fraksiyonel Lazer

    Derimiz ; vücudumuzdaki en esnek yapılardan birisi. Ancak zaman zaman bu esnekliğin kurtaramadığı durumlar söz konusu olabiliyor sevgili dostlar. En başta kilolu olmak var tabi ki. Kilolu olmanın pek çok kötü yanı var. Gerek fiziksel sağlığımız gerek mental sağlığımız gerekse de sosyal hayatımızda pek çok sıkıntı yaşamamıza sebep olabiliyor kilolar. İşte bunlardan birisi de çatlaklar. Az önce söyledik ya deri esnek bir yapı diye. O kadar esnek ki aynı boyda olduğumuz ve aynı cinsiyete sahip olduğumuz birisinin vücut ölçülerinin iki katı olabiliriz ve halen tek parça olabiliriz derimiz balon gibi patlamaz. Ama yırtılabiliyor elbette. Öncelikle yanlış bilinen bir şey var onu düzeltelim; çatlakla sadece hızlı kilo alıp verdiğiniz için oluşmaz. Eğer fazla kiloluysanız ister yavaş alın ister hızlı alın bu kiloları. Belirli bir noktadan sonra deride yırtılmalar ve deformasyonlar oluşacaktır. Ama fazla kilolu olmayanlarda da görülüyor bu melet. İşte orada bazı faktörler devreye giriyor. Çok olmasa da hızlı kilo alıp veriyorsanız, kısa sürede etki gösteren vücut geliştirme yöntemlerini uyguluyorsanız başınıza gelebilir. Ayrıca cildinizin yapısıyla da alakalı bir durum söz konusu olabilir.
    Çatlak sadece bu şekilde oluşmuyor elbette efendim. En çok rastlanan durumlardan bir tanesi de ergenlik dönemlerinde hızlı boy uzamaları. Hatırlayın ortaokulu, liseyi; aradan bir yaz tatili geçer ve bazı arkadaşlarınız evrim geçirmiş olarak geri dönerlerdi. Veya bu kişi siz de olabilirsiniz elbette. Böyle durumlarda deri büyümesi vücuda yetişemediği, yavaş kaldığı için özellikle sırt bölgesinde yatay olarak veya kalça ve basenlerde çatlaklar meydana gelebiliyor. Benzer bir durum da hamilelikte yaşanıyor. Hamile kadının karnının büyümesi derinin esnemesiyle aynı hızlarda olamıyor veya cilt yapısından dolayı belirli noktadan sonra çatlayabiliyor. Böyle durumlarda hamilelik boyunca yağlar, kremler vs. kullanmak dahi çözüm olamayabiliyor ne yazık ki.
    Evet gelelim şimdi bu işin tedavi kısmına. Pek çok tedavi duymuşsunuzdur salyangoz sıvılı kremler, envai çeşit bitkiden yapılan kürler, İsviçreli bilim amcalarının kremle çözemediği bir kaç konudan birisi bu sanırım. Bir diğeri de kellik biliyorsunuz. Neyse. Forumlara girdiğinizde bu ürünlerin hepsini denemiş birilerine denk gelebiliyorsunuz ama ortak sıkıntı şu ki net bir bilgi yok. Çünkü kimse kazık yediğine inanmaz Türkiye'de. Hepsi en doğru ürünün kendi aldıkları olduğuna inanır ve işin kötüsü milleti de ona yönlendirir. Mesela işe yaradı mı diye soruyorlar pek çok yerde doğal olarak. Gelen cevap; 'Böyle bi şeffaflaştı hafiiif, uzaktan çok da fark edilmiyor' oluyor. Hani ''bi halta yaramadı ama yaramasını umuyoruz ailecek'' dir onun tercümesi. Bende düştüm bu tongaya zamanında bu teyzelere çok kafa takmayın. En son deniz analı bir jelden bahsediyorlardı mesela. Denemedikleri bi dinozor salyası kaldı herhalde.
    Peki gerçek tedavi ne diye soruyorsanız tüm dünyada doktorların hemen hepsinin ortak önerisi bu fraksiyonel lazer tedavisiymiş. Cihazı tek bir şirket üretmediği için bazı çeşitleri vardır elbette ama Türkiye'de özellikle tıp alanında eğitim veren bir üniversitenin hastanesinde bu kullanılıyormuş efendim ;




    Peki nasıl çalışıyor ürün: cihaz oldukça ince ışınlar kullanarak belirlenmiş bölgeye, belirli bir derinliğe kadar kontrollü şekilde uygulanıyor. Bu bölgede binlerce delik açıyor ama delikler arasında kalan doku zedelenmiyor ve bu kalan, zedelenmeyen doku, delinen yerleri tedavi etmeye başlıyor. Bu esnada kolajen oluşumu gerçekleştiği için deri tekrar esnek hale bir nebze de olsa gelebiliyor.
    Bu tedavi yöntemiyle ilgili en çok merak edilen şeyler ücretler ve sonuçlar. Ücret kısmına girmeyelim burada çünkü reklam amaçlı bir yazı değil bu ancak ufak bir araştırmayla hangi sağlık merkezlerinde bu işlemin yapıldığını ve yine internetten bu merkezlerin fiyatlarını öğrenebilirsiniz sevgili dostlar. Diğer konuya gelirsek yani sonucunda tamamen kurtulabiliyor muyuz bu illetten? sorusuna; ne yazık ki cevap; hayır. Bu yöntemle yapılan tedaviler %60 la 80 arasında bir ilerleme kaydediyor. Buna cilt yapınız veya yaşınız gibi bazı etkenler eklendiği için bu farklılıklar söz konusu.
Ancak bu tedaviyi yaptırmış bazı kişilerin fotoğraflarını gösterebiliriz. Bu fotoğraf Avustralya'da bir sağlık merkezinin aldığı sonuçlardır;


 
 

Bu fotoğraf ise Amerika'da olduğunu bildiğimiz ama sağlık merkezini ya da hastaneyi öğrenemediğimiz bir fotoğraf;



Ve Nam-ı Diğer 'Akıllı Saatler'

    Son dönemde bildiğiniz gibi her şeyin akıllısı makul sevgili dostlar. Kapitalizm mi bizi buna yönlendiriyor yoksa bizler mi olur olmaz her üründe bir teknoloji, bir dokunmatiklik bekliyoruz bilmiyorum ancak bu trend giderek yükselmeye devam ediyor. Yakında kahve içtiğimiz kupalardan tweet atıp, menemen yaptığımız tavadan fotoğraf beğenmeye başlarsak şaşırmayın efendim.
    Kendimden örnek vereyim; yeni bir fırın aldık eve, işte şöyle zeki, böyle akıllı, turbo pişirmeceli, ultra sessiz, mega lezziz falan felan kitlediler bize fırını, böyle hipnoz olmuş gibi aldık götürdük. Ertesi gün kullanayım dedim tabi önce biraz kurcalıyorum neleri var neleri yok diye. Bir baktım o da ne Wifi Connection yazıyor. Bir anlam veremedim hani ne işe yarayacak wifi bağlantısı internetten yemek tarifine mi bakacağız amaç ne? Neyse biraz kurcalayınca telefonla eşleştirildiğini, oradan kontrol edildiğini falan fark ettim. Tabi bu yemeksepetine yaradı; o kadar uğraşınca çok acıkıp sipariş verdim yine fırını kullanamadık.
    Bir de yeni bir 'şey' keşfettim kendisine bluetoothlu selfie çubuğu deniyor. Ucuna telefonu takıp uzaktan selfie çekmiş oluyormuşsun. Uzaktan selfie?  Selfie, ama uzaktan !! Klasik fotoğraf çekimini selfie diye yutturmanın endüstriyel versiyonu gibi gelmiyor mu size de? Ver birisine çeksin abi! Ama olur mu tepeden, üstten çekim yapılacak, çubuksuz olmaz !
    Neyse efendim elbette bu her şeyi akıllandırma trendinden saatler de fazlasıyla nasibini almış durumda. Lakin bu sefer bir fark var; her ne kadar Türkiye'de günümüz itibariyle pek fazla tutulmasa da dünyada sansasyon yaratmış durumda. İnsanlar belki yılların hoolywood yapımı ajan filmleri kültüründen, belki de havalı olduğu için bu yeni nesil akıllı saatlere ciddi ilgi gösteriyor.
    Her ne kadar şu an için emekleme döneminde saysak da bu akıllı saatler çok ciddi potansiyele sahipler. Küreselleşmiş dev telefon, bilgisayar ve saat şirketleri de durumun farkında olacak ki bu akıllı saatlere çok ciddi yatırımlar yapmaya başlamışlar.
    Elbette çok fazla özellik söz konusu ancak bizler prensip gereği sağlıkla ilgili yönlerine değineceğiz. Öncelikle bir marka var ki bu cihazı sırf kullanıcılar daha sağlıklı yaşasın diye geliştiriyor adeta. Bu marka son zamanlarda biraz arka planlarda kalmış olan Microsoft. Adamlar öyle bir saat geliştirmiş ki gerçekten sağlığına, sporuna biraz dikkat etmek isteyenler için pek çok nimeti barındırıyor. İşte o saat(Microsoft band)


                         ==>>Microsoft Band
 

    Ürün tek sarj ile 2 - 2.5 gün boyunca çalışabiliyor. Birbirinden farklı 10 tane alıcı(sensör) sayesinde kullanıcısının kalp ritmini, vücut sıcaklığını, yaktığı kalori miktarını, güneşe ne kadar süre maruz kaldığını ve hatta yaşadığı stresi dahi ölçebiliyor. Akıllı saat konusunda yoğun çalıştıklarını ve bu ürünün başlangıç olduğunu belirten şirket, akıllı telefonda bulamadığı ilgiyi saatlerden bekliyor gördüğümüz kadarıyla.
    Microsoft dışındaki markalar da sağlıkla ilgili özelliklere sahip elbette. Hatta nabız ve kalori ölçme hemen her markanın ortak özelliği diyebiliriz. Ancak bunlardan başka ekstra bir sağlık teknolojisi eklenmemiş saatlere. Sadece Samsung ekstra bir şeyler yapmış onlara değinelim birazcık.
    Samsung galaxy gear fit ürünün adı. Ekstra olarak fitness koçu diye bir özellik var cihazda. Nabzınızı, vücut sıcaklığınızı anlık olarak ölçebildiği için sizi de aynı şekilde anlık olarak yönlendirerek en yüksek verimi alıyor cihaz.


          ==>>(Samsung Galaxy Gear Fit)



    Her şey iyi hoş da takıldığımız küçük bir yer var abi; telefon ürettiklerinde telefonda diyet, spor vs. bir uygulama yok. Çünkü uygulama marketlerinden kendimiz beğendiğimiz uygulamayı alıp indiriyoruz. Yani Microsofta bakarsanız orada uygulamadan ziyade farklı bir sensör ve bu sensörü direk kullanan bir program söz konusu. Ama samsung uygulama yazıp millete özellik diye kakalıyor gibi bir izlenim oluştu bilmem katılır mısınız? Tabi pek çok teknoloji otoritesine göre de yapılması gereken bu. Yani siz sensörleri koyun, uygulama geliştiriciler de sizin yerinize düşünüp uygulamaları geliştirerek app marketlere koysunlar. Çok mantıklı bir yaklaşım. Telefon dünyası da bu şekilde yürüyor sonuçta. Biz de o yüzden akıllı saatlerle ilgili geliştirilmiş uygulamaları da araştırdık ve derlediklerimizi buyurun paylaşalım.
    İlk gözümüze çarpan ilaç kullanımı takip uygulaması. Kullandığınız ilaçları ve almanız gereken saatleri girdikten sonra sizi düzenli olarak takip ediyor, uyarıyor, üstelik bunu büyük puntolu yazılarla ve/veya sesli olarak yapıyor. Yani ilaçlarını unutma problemi yaşayan herkes için ama özellikle tonton teyzeler ve amcalar için kullanılabilecek harikulade bir uygulama.


    Bunun dışında sağlam spor programlarından birini seçip saat yardımıyla düzenli uygulayacağınız spor & fitness uygulamaları da çok sayıda bulunuyor. Son olarak da gözümüze çarpan diyabet asistanı uygulaması oldu. Bu uygulamada aklınıza gelecek hemen her yiyeceğin glisemik indeksinden kalorisine kadar pek çok bilgi bulunuyor. Bu tarz uygulamaların Türkçe versiyonlarını da yakında görürüz umarım.



3D Printer'dan Kırık Alçısı

    Son zamanlarda çok sık duyduğumuz 3 boyutlu yazıcılar gerçekten sınırları zorlamaya başladı sevgili dostlar. Daha önce duyanınız olmuştur elbette bu meletle silah yapan oldu, otomobil yapan oldu -her ne kadar kötürüm gibi gitse de baya baya yaptı adamlar yani-  vefat etmiş eşinin heykelini yapan bir amca oldu ki gerçek saç kullanmış psikopat abimiz. Neyse efendim demem o ki zaten bu 3D yazıcılarla pek çok ürün üretiliyordu ve sık sık da onların haberini duyuyorduk. Ancak bu sefer farklı bir durum söz konusu; bilinen ürünleri tekrar yapıp da boş boş gururlanmadan ziyade yepyeni bir tasarımla insanlara fayda sağlayan bir ürünü konuşuyoruz şu an. Bir kol alçısı !! Evet böyle söyleyince çok da görkemli gelmedi ama aslında öyle çünkü alışılmışın dışında bir yapıya sahip. İnanmıyor musunuz ? Buyurun kendiniz bakın efendim ;




    Üstelik bu ürünü yapan da bizden biri. İzmir Ekonomi Üniversitesinde öğretim görevlisi olarak çalışan bir Türk; Deniz Karaşahin.


                  ==>>(Fotoğraftaki; Deniz Karaşahin)


    Her şeyden önce normal alçıya göre oldukça hafif ve zarif. Ancak göze güzel gelmesi bu ürünün tasarımında en son öncelik verilmiş konu çünkü çok daha önemli avantajları var. Mesela daha erken iyileştiriyor. Evet yanlış duymadınız Osteoid(ürünün ismi)  normal alçıya göre %80 daha hızlı iyileştiriyor. Bunu yapabilmesinin başlıca nedeni de alçı kanalları üstünden kemik dokuya, düşük dalga boylu ultrasonic ses dalgaları gönderebilen bir sisteme sahip olması. Günde 20 dakika kadar uygulanan bu yöntem oldukça etkili. Bunun yanında sahip olduğu büyük delikler, iyileşme sürecindeki bölgenin belirli oranda şişebilmesine olanak veriyor ki iyileşmeyi hızlandıran bir etkendir bu. Normal alçılarda böyle bir imkan yok tabi ki. Ayrıca bu delikler sayesinde kol hava aldığı için bakteriyel faaliyetler söz konusu olmuyor yani geleneksel alçıda en nefret edilen şeylerden olan koku, bu üründe olmuyor. Müthiş değil mi ?
    Halen geliştirme aşamasında olan bu ürün ileride daha kullanışlı, ekonomik ve yaygın bir hale gelir de şu anki alçının yerini alırsa hiç şaşırmayın sevgili okurlar. Her ne kadar kırığın şanından olan alçı üstü imzalar ve yazılar tarihe karışacak da olsa bu ürün kesinlikle yakın geleceğin ürünü...

Yerli Teknoloji; '' Hissedebilen Protez ! ''

    Gerçekten duyar duymaz yazmak istediğimiz, gurur duyduğumuz bir teknolojik gelişme var sevgili dostlar. Üstelik bunu bulan kişi bir Türk. Buluş ise ; hissedebilen protez !! Ne mi bu? Hemen açıklayalım efendim. Aslında üretilen şey yapay bir deri. Protezlerin üzerine monte edilerek protezlere dokunma hissiyatı kazandırıyor.


    Bu şahane buluşa imza atan kişi Yıldız Teknik Üniversitesinin Mekatronik Bölümünde öğretim üyesi olan Yrd. Doç. Dr. Utku Büyükşahin.
    Utku Büyükşahin bu projeye beş sene önce bir otobüste çarpıştığı protezli bir gençten esinlenerek başlamış. Şöyle bir durum yaşanmış; Utku bey gence çarpmış, dönüp özür dilediğinde gencin bunu hissetmediğini, özür dileyene kadar durumdan haberdar olmadığını fark etmiş ve sonradan gencin kolunun protez olduğunu görmüş. İşte o anda ampul yanmış. Ve beş senedir süren bu çalışmaya başlamış.


                 ==>>   (Resimdeki kişi Yrd. Doç. Dr. Utku Büyükşahindir.)

    Utku Büyükşahin; '' Protezleri, ürettiğimiz bu yapay derilerle kaplayarak deriden gelen sinyallerin beyne ulaşmasını sağlıyoruz. Uzuvlarını kaybetmiş arkadaşlara tekrardan bu hissi sağlayabilmenin mutluluğunu ve gururunu yaşıyorum '' şeklinde bir açıklaması mevcut mühendis beyin.
     Bu arada sadece dokunma değil sıcaklık hissini algılayacak şekilde geliştirmeye devam ediyorlar cihazı bunu da eklemek isteriz efendim. Ulusal ve uluslararası patent için başvurularını da yapmışlar tabiki de.
    Mikro cerrahlarla ve nörologlarla birlikte yürütülen bu proje aslında dünyada bir ilk. Çünkü daha önce dokunmanın hissinin elektronik elemanlarla algılanabilmesiyle ilgili akademik bir çalışma yapılmamış. Dünya pazarında geniş bir yer bulacağına inandığımız ve sadece insanlarda değil robotik teknolojilerde de kullanılabilecek bu ürün Bakanlık ve Metutech-Ban (teknolojiler için yatırım yapanların ağı) tarafından geçen senenin ' Yatırım Potansiyeli en Yüksek 10 Projesi ' arasına girmiş durumda. Her ne kadar bazı yerlerdeki yorumlarda işin içine cinsellik katan 'dokunma duyusu' nu farklı algılayan genç arkadaşlar olsa da biz bu duruma ciddiyetle yaklaşmayı seçtik sevgili dostlar.
Umarız gereken ilgi ve yatırım eksik olmaz da Utku bey ve ekibi daha nice genç mühendislere örnek olup öncülük yapar.

Damar Göstergeci

    ''Bu tıp camiasına bir cihaz yap yeter arkadaş ya ne olduğu çok da önemli değil bir şekilde tutuyor vesselam. Adamlar damar gösteren cihaz yapmışlar ya la. Hayır yılların hemşirelerine sen nerden bulacaksın damarı al sana lamba dercesine tövbe tövbe hakaret bu resmen ayıptır bre deyyus!!''
    Şu ana kadar okuduklarınız yabancı sitelerde tanıtılan bu cihaza yine yabancı dostların yapmış oldukları yorumların (anlamını bozmadan işin içine eğlence katarak) toplanmış halidir. Yani yeniliklere açık olmama durumu sadece bize ait kronik bi durum değilmiş dostlar tüm dünya da var bu kafa.
    Evet konuyu fazla dağıtmadan cihaza dönelim zira bu tarz şeylere yapacak çok fazla yorumum var benim. Öncelikle cihazın fotoğrafını paylaşalım;




    Cihaz AV300 diye geçiyor Türkiye'de de satan distribütörler var. Fiyatını bilemiyoruz ancak ucuz bir şey olmadığı kesin. Çünkü zaten tıpla ilgili her şey yüksek fiyatlı olur. Bir de adamlar orijinal sitelerine satın alma-kiralama seçeneği koymuşlar bu da fiyatının çok da ucuz olmadığını hissettirdi bize. Neyse efendim gelelim asıl konuya. Cihaz kızılötesi ışık yayarak derinin 8-10mm kadar altını görüntüleyebiliyor. Damarlar oldukça net görünüyor üstelik hastadan kaynaklı oluşabilecek istemsiz hareketler olumsuz bir sonuç doğurmuyormuş bu da odak noktası olmadığı anlamına gelir yani ışık geldikten sonra her türlü damar görünüyor. Askı ile kullanıldığı gibi askıdan alınıp el yardımıyla da kullanılabiliyor. Her hastada kullanılabiliyor. Temas ettirmeden uygulanıyor, şarj edilebilen batarya kullanmışlar üstelik ağırlığı da sadece 283gr. Gelelim ecnebi dayının yazdığı o 'hemşirelere ayıp oluyor' yorumuna. Elbette böyle bir cihaz el yordamıyla damar bulmaktan çok daha güvenli, daha da önemlisi bir hastalık ya da sakatlık sebebiyle veya doğuştan farklı bir damarlanmaya sahip kişilere yapılacak işlemler için büyük bir nimet kesinlikle. O yüzden bunu yapan mühendisleri tebrik ediyor başarılarının devamını diliyoruz. Tabii ufak da bir isteğimiz var şunun ismini biraz kısaltsalar güzel olacak söylemeden de edemedim be kardeşim. '' AccuVein300 Vein Viewing System(Türkçesi;AccuVein300 Damar Görüntüleme Sistemi) '' nedir abi ya. Biz kısaca damar göstergeci dedik umarız bu isimle tutar ;)

Taşınabilir Ultrason

    Tüm dünyada yepyeni bir akım var hepinizin bildiği gibi sevgili dostlar. Tüm şirketler ona yatırım yapıyor, üniversiteler yılda en az ikişer kez bu konu üzerinde konferanslar düzenliyor ve bu alanda önemli işlere imza atan kişiler bu konferanslarda dolaşıp deneyimlerini aktarıyorlar. Neyden mi bahsediyorum; inovasyon !! İnovasyon demek var olan teknolojiden faydalanarak daha önce yapılmamış bir ürün ortaya koymak demektir. Yani yeni bir şey icat etmeden var olanı kullanmaya dayalı bir olgu. Dolayısıyla daha az maliyetli, daha hızlı sonuca gidilebilen, daha öngörülebilir vs. vs. Kendi okulumda tam da böyle bir konferansta duydum işte bu cihazı. Taşınabilir ultrason(MobiUS SP1 adındaki bu cihaz) ! Duyar duymaz da konferansta telefonumdan araştırdım ve şimdi de sizlerle paylaşmak istedim bunu;


    Cihaz aslında kapsamlı sayılabilir. Mide, damar, böbrek, safra kesesi, tiroid, yumuşak dokular, mesane, vücuda giren yabancı cisimlere müdahale ve bu gibi yerlerde kullanımı amaçlanıyormuş ne derece yeterli bilemeyiz elbette ancak site üzerinden satışa müsait olduğunu belirtmişler tam bir kurumsallaşma olmasa da kısa zamanda profesyonelleşeceğine eminim. Çünkü oldukça kullanışlı bir araç; düşünsenize ilk yardım ekiplerinde, yoğun hastanelerde, hastane olmayan yerlerde, hastaneye gidemeyecek hastalarda, askeriyede vs. pek çok kullanım yeri var. Üstelik wi-fi ile verileri transfer edebiliyor yani günlük kullanımda evde hamile eşinizin ultrason görüntülerini ve verilerini doktorunuza gönderebilirsiniz veya kaydederek daha sonra gösterebilirsiniz. Halen geliştirme aşamasında olduğunu vurgulamış üretici şirket(MobiSante) yani yakın geleceğimizde belki de her hastanede karşımıza çıkabilir kim bilir??
    Gördüğünüz gibi elde var olanlarla dahi son derece kullanışlı ve katma değerli ürünler üretmek mümkün sevgili dostlar. Umarım ülkece bazı konularda kaçırmış olduğumuz teknoloji trenini inovasyon ile yakalar ve geleceğimizi şekillendirebiliriz.

Uçan Ambulans !!

    Hepimizin bildiği bir söz vardır hani çok da sık kullanırız ; ''Gavur yapıyor be kardeşim !'' Anımsadınız değil mi bu sözü. İşte adamlar öyle bir cihaz geliştirmişler ki ilk başta böyle istemsiz bir şekilde bu lafı kullanıyorsunuz. Tam oturuyor çünkü. Ama çok değil 30-40 saniye kadar sonra durup düşününce yahu bu aslında oldukça kolay bir iş yani en azından öyle atla deve değil diyorsunuz. Neyden mi bahsediyorum ? Huzurlarınızdaaa uçan ambulans !!

   
   
    Hollanda'nın Delft şehrinde bulunan Delft University of Technology (Delft Teknoloji Üniversitesi) okuyan Alex Monton tarafından icat edilen daha doğrusu geliştirilen diyelim -neden böyle dediğimi açıklayacağım- bir proje. Henüz prototip halinde olmasına rağmen ciddi sponsorluklar bulmuş bi projedir bu yalnız (bizim ülkemizdekilerin aksine).
    Neyse efendim, nasıl çalıştığını anlatan bir videoları var, elbette videoyu ekledim arzu edenler izlesinler ancak ben yine de açıklamak istiyorum çünkü video kaldırılır silinir bir şey olur sonuçta her şey uçar yazı kalır ;)
   Öncelikle yaşlı bir adam kalp krizi geçiriyor ve yere düşüyor, sonra kızı acil servisi arıyor durumu anlatıyor. Acil serviste konuştuğu adam telefonunuzdan yerinizi saptadık diyor ve bizim pervaneli elemanı yolluyor. Bu arada kızı yönlendiriyor işte, cihaz gelince kız cihazdan elektroşok pedlerini alıyor ayarını acil servisteki merkezden yapıyorlar, telefonda konuştuğu görevli kıza pedleri nereye yapıştıracağını söylüyor sonra veriyor dalgayı adam iyileşip uyanıyor. Mutlu SON !!


 
    İşin hikayesine gelelim şimdi de. Bu Alex denen genç kardeşimiz aslında Alman abilerinden feyz almış zira Almanların 'defikopter' diye bir projesini uzun uzun inceleyip değiştirmişler.
    Merak edenler için ''Defikopter'' ;



    Aralarında ne fark var derseniz Almanlarınki biraz hantal, menzili düşük ve güzel kız yok reklamlarında. Komple dayılar amcalar oynamış. Buna karşın daha kullanışlı çünkü hastanın durumuna göre ilk yardım gereçlerini ekleyip çıkarıyorlar alttaki sepetimsi yerde. Ki bence böyle bir projede olması gereken en önemli artı da bu özellik. Çünkü bizim Alex kardeşin uçan zımbırtısında sadece kalp pedleri var. Hani yılan soksa yine elektrik verecen el mahkum. Ya da boğulan birini düşünsenize altın vuruş gibi ıslak ıslak yiyecek beynine voltajı... Sonuç olarak şekli şemali efsane olan hele ki reklam filmini izleyince yazının başında dediğimiz gibi şaşkınlık ifadelerine boğulduğumuz bu cihazın daha çoook fırın ekmek yemesi gerekiyor gibi görünüyor. Bu aynı şeye benziyor; hani çok seksi bir kadın çıkar ya karşına. Üstelik bir bakmışsın bu hatun enfes de mantı yapıyor. Havalara uçuyorsun gözünden mutluluk yaşları akıyor böyle Japon çizgi filmlerindeki gibi... Ama bir de bakıyorsun ki hatun sadece mantı öğrenmiş. Çin malı telefon gibi kalıyor elinde. Oysa diğeri öyle dudak uçuklatmasa da bir albenisi var üstelik menüsü daha bol ;)
    Sonuç olarak her iki projeyi de beğendik elbette. Her ikisinin de geliştirilmesi gereken çok yönü var. Ancak asıl temennimiz Almanların veya Alex biraderin bişeyler yapmasından ziyade bu ve buna benzer onlarca projeyi kendi topraklarımızda bizim mühendislerimizin geliştirdiğini bir gün görebilmek. Dünyaya ister ticari olsun ister askeri olsun ister toplum yararına olsun teknoloji üreten ülke olma vaktimizin geldiğine, artık bu birikime ve bu enerjiye sahip olduğumuza inanıyoruz umarız sermayedar amcalar da bizim gibi düşünüyorlardır ve desteklerini esirgemezler efendim :)

MR Cihazı

    Aslında bu blogda klasik tıp teknolojilerinden ziyade işlevi pek fazla bilinmeyen veya nasıl çalıştığı merak edilen orjinal cihazlara değinmek istiyorum.Ancak MR cihazı olmadan da olmaz sevgili okurlar.


 
 
 
    Öncelikle nedir bu MR (em-ar) ? ne işe yarar yenir mi içilir mi ?
    MR'ın açılımı ''Magnetic Resonance'' oluyor. Yani manyetik alan kullanılarak görüntüleme yapılıyor işin özü. Halk arasında yaygın olan yanlış bir inanış da bu cihazların radyasyon yaydığıymış. O konuya bir açıklık getirelim arkadaşlar radyasyon falan yok rahat olun. Manyetik alan kullanılıyor adı üstünde. Gerçi manyetik alanı da daha anlaşılır bir hale getirmek gerekir sanırım. Şöyle bir örnek verelim hani dünyanın çevresinde bir manyetik alan var ya bizim pusulalarımızın çalışmasını sağlıyor, güneşten gelen pek çok zararlı ışınların yönünü değiştirip bize ulaşmasını engelliyor, sonraaa şu kuzey ışıklarının oluşmasına falan sebep oluyor ya hani işte o manyetik dalgaların kat kat fazlasının kontrollü olarak vücudunuza yönlendirilmesine yarıyor bu MR cihazı. Tabi böyle söyleyince biraz tırsınç geliyor kulağa, bu ne arkadaş radyasyon gönderin daha iyi diyesi geliyor insanın ama korkulacak bir şey yok elbette. Vücuttan geçen manyetik dalgalar, vücudumuzda bulunan hidrojenlerin protonlarını uyarıyor ve de bunlar ekrana aktarılıyor, çalışma prensibi budur efenim.
    Hangi durumlarda kullanıldığını merak ediyorsunuz eminim. Bunu da şöyle yanıtlayalım bu cihaz dokuları yoğunluğuna göre siyahtan beyaza doğru tonlandırıyor. Bu nedenle de özellikle yumuşak dokularda yararlanılıyor. Beyin, omurilik gibi merkezi sinir sistemlerinde dolayısıyla nörolojik hastalıklarda, fıtık vs. gibi sinir hastalıklarında, kasların görüntülenmesinde menisküste ve daha nicesi...
    Son olarak da yine halk arasındaki bi algıdan bahsetmek istiyorum.MR cihazı tomografi ve röntgen arasındaki farklar , zararlar, kullanım alanı falan felan...
Şimdi MR kardeşi açıkladık zaten bilinen bir zararı yok hamile kadınlarda bile güvenle kullanılabiliyor ve dediğim gibi radyasyon yok sadece manyetik alan var ve radyo frekansı(RF) var. Gelelim röntgene.Bu aslında bir alman fizikçi dayının soyadıdır. Kendisi x ışınlarının mucidi ve röntgen de bunun birimidir. Ama tıpdaki röntgen farklı tabi daha doğrusu x ışınları kullanılan bu cihaza fazla düşünülmeden yaratıcı bir şekilde röntgen cihazı demişler gitmiş.
Röntgende direk radyasyondan faydalanılıyor ve iki boyutlu düzlemde alınan görüntüler söz konusu. Zaten röntgen hemen herkesin bildiği tek alet.
Ama tomografi...Ah o tomografii... Ölüm makinesi kardeşim, cayır cayır radyasyon dayıyorlar vücuda. Hangi dergideydi tam hatırlamıyorum ama çok güncel bir araştırma vardı ve o araştırmaya göre tomografi çekilen 50 kişiden 1 tanesi gelecekte mutlaka kansere yakalanıyormuş. Ancak gel gelelim ki sert dokular sadece bu yöntemle görüntülenebiliyor ve teknoloji daha da gelişene kadar bu yöntemin bir alternatifi yok gibi görünüyor. İş yine biz mühendislere kaldı iyi mi?
   Neyse efendim sonuç olarak MR en zararsız vatandaş böyle örnek vatandaş, röntgen ise ailenin zıpır çocuğu seçildi.Ve Oscar goes tooo Tomografii. Evet tomografi ise haftanın kötü çocuğu seçildi. Şaka bir yana hangi yöntemle olursa olun iyileşmeye hatta hasta olmamaya çalışın, kendinize iyi bakın efendim :)